Yağlı Tohumlu Bitkiler Stratejik Ürün Olarak Kabul Edilmeli

Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil Ankara ekonomi muhabirleri ile yaptığı sohbet toplantısında“Türkiye’de yağlı tohumlu bitkiler stratejik ürün kabul edilmeli ve mutlaka üretimi artırılmalıdır. Yakın zamanda yağlı tohumlu bitkilerin üretimi artırılmadığı takdirde ülkemiz ithal edecek tohum ve ham yağ bulmakta güçlük çekecek belki de rafine edilmiş ambalajlı ürün almak durumunda kalacaktır ” dedi. Tağşiş sorununa da değinen Büyükhelvacıgil “bazı gıda maddelerinde hile ve tağşişler Bakanlık tarafından ifşa ediliyor. Ancak bu yöntem bile tam çözüm değil. Maalesef ifşa olan firmalar yeni bir ürün ve şirket ile piyasaya çıkabiliyor. Cezaların mutlaka caydırıcı seviyeye çıkarılması gerekiyor” diye konuştu. BYSD Başkanı’nın açıklamaları şöyle:

Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği olarak, 7-8 milyar dolar civarında bir sektörü temsil ediyoruz. Bu sektörde temel gıda dediğimiz un, yağ, şeker her kesimin, her ailenin olmazsa olmazı. Dolayısıyla bu üçlüden biri olan yağ sektörünün temsilcileri olarak, sektörümüzün olduğu kadar tüketicilerin, halkımızın da haklarını korumakla yükümlüyüz.

Sektörümüz açısından sürdürülebilirlik önemli. Bitkisel Yağ Sanayicileri olarak en önemli sorunumuz yağlı tohumlu bitkiler üretiminin yetersizliğidir. Bu nedenle Sektörümüz, hammadde yönünden dışa bağımlı. Yağlı Tohumlar Üretimi, tamamen üreticinin eline geçen fiyatlara bağlı olarak düşüyor veya artıyor. Ülkemizde tüketilen margarin dahil 1,5 milyon ton yemeklik bitkisel yağın yüzde 70’inden fazlası ithal ediliyor.

Türkiye olarak “kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyiz” derken “tarım ülkesiyiz” derken bir sürü evreler geçirdik. Tarım hakikaten ülkelerin olmazsa olmazı. Bizim ülkemizde de olmazsa olmazın tarım olması gerekirken, baktığımızda biz 12 milyar dolar tarım ürünleri ithal ediyoruz. Bunun 4.3 milyar doları bitkisel yağları, yağlı tohumları kapsıyor. Bizim yıllık 2.5 milyon ton ay çekirdeğine ihtiyacımız var. Bizim tüketicilerimiz özellikle ayçiçek yağını benimsemiş, ona alışmış. Tüketici büyük miktarda ayçiçek yağı kullanıyor. Tüketicimizde yüzde 75- 80 oranında ayçiçek yağını benimsiyor. Ama ne yazık ki ayçiçeği yağı yeterli düzeyde üretilemiyor ülkemizde. Üretim 1 milyon ton ila 1 milyon 200 bin ton arasında. Ama maalesef hiçbir zaman ihtiyacımız olan 2 milyon 2.5 milyon tonu göremedik. Bugün hala göremiyoruz.

İthalatın büyük kısmı Karadeniz ülkelerinden Rusya, Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan’dan yağlı tohum veya ham yağ olarak yapılıyor. Yemeklik yağ ihtiyacı için hamyağ ithalatı yanı sıra yem sanayinin ihtiyacı için de yağlı tohum küspesi ithal ediliyor. Ham yağ ithalatı 2014 yılında 812 bin ton, 2015 yılının 10 ayında 606 bin ton olarak gerçekti.

Katma değerin ülkemizde kalması ve istihdama olumlu katkısı olması için Sektörümüz, ham yağ ithalatı yerine yağlı tohum ithalatını tercih etmekte. Ancak başta Rusya ve Ukrayna olmak üzere, ihracatçı ülkelerin birçoğu kendi kırma sanayilerini korumak için ham yağ ihracatını teşvik ediyor.

Sektördeki ihracat ise son yıllarda artış göstererek, 2014 yılında likit yağ ihracatı 700 bin, margarin 157 bin tona, 2015 yılının 10 ayında ise likit yağ 544 bin, margarin ise 122 bin tona ulaştı. İhracatın yüzde 85’i gibi büyük çoğunluğu Irak ve Suriye’ye yapılıyor, karşılığı ham yağ olarak Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamından ithal ediliyor.

Yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin yetersiz oluşu ve üretimi artırmak hedefi ile ayçiçeği tohumu üreticisini koruma amaçlı ayçiçeği tohumu ve yağında yüksek gümrük vergileri uygulamaları ile ayçiçeği yağı ile diğer bitkisel yağlar arasında yüksek fiyat farklılıkları oluşturuyor. Bu durum da tağşişi yani hileli karışımı artırıyor ayrıca amaç dışı kullanımlara sevk ediyor.

YAĞLI TOHUMLU BİTKİLER STRATEJİK ÜRÜN OLARAK KABUL EDİLMELİ

Bu sebeple sektörün temsilcisi olarak Derneğimizin ana hedefi; hammaddede dışa bağımlılığın önüne geçilmesi için ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin stratejik ürün kabul edilmesi ve mutlaka yağlı tohum üretiminin artırılmasıdır.

Türkiye’de yağlı tohumlu bitkiler stratejik ürün kabul edilmeli ve mutlaka üretimi artırılmalıdır. Yakın zamanda yağlı tohumlu bitkilerin üretimi artırılmadığı takdirde ülkemiz ithal edecek tohum ve ham yağ bulmakta güçlük çekecek belki de rafine edilmiş ambalajlı ürün almak durumunda kalacaktır.

Rusya, Ukrayna, Bulgaristan gibi ihracatçı ülkeler, ayçiçeği üretiminin üzerinde kırma tesisi kapasitesine ulaşırken, diğer taraftan rafineri yatırımlarına da hızla devam ediyorlar. Doğal olarak bu ülkeler katma değerin ülkelerinde kalmasını sağlamak için tohum fiyatlarını yüksek tutuyor, ham yağ ihracatında ise vergileri aşağıya çekiyorlar.

Yarın aynı durum rafine edilmiş ambalajlı yemeklik yağda da söz konusu olacaktır.  Bu nedenlerle ülke olarak yağlı tohum üretimini mutlaka artırmalıyız. Üretimin artırılmasında Türk çiftçisini korumak için gümrük duvarlarını yükselterek değil üreticiyi doğrudan prim desteklemeleri ile teşvik etmeliyiz.

Gözetim fiyatı vb. uygulamalarla gümrük vergisini yükselttiğimizde bu defa karşımıza ciddi düzeyde kaçaklar çıkıyor, ülkemiz bu defa hem gümrük vergisi kaybına uğruyor hem de sektörde haksız rekabet oluşuyor.

SINAİ AMAÇLI YAĞ İTHALATINDA VERGİ KAYBININ ÖNÜNE GEÇİLMELİ

Sektörümüzün birkaç yıldır önemli bir sorunu da “0” gümrüklü ayçiçeği yağı ithalatı…  “0” gümrükle ithal edilen Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamındaki ithalat, teknik sınai amaçlı ayçiçeği yağı ve ikili anlaşmalarla ithal edilen rafine ayçiçek yağlarıdır.

Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ihracatlar karşılığında “0” gümrükle ithalat son yıllarda sektörümüzün diğer bir önemli sorunumuz. Yemeklik likit yağ ihracatının artışı her ne kadar sektörümüz için memnuniyet verici olsa da, ihracat artışının tamamına yakınının Irak ve Suriye’ye olması ve iç piyasada düşük fiyatla teklif edilen ham yağ ile gümrükteki zaman zaman basına da yansıyan olumsuzluklar, sektörde haksız rekabete sebep olmaktadır. Özellikle bu iki ülkeye yapılan ihracat ile DIR kapsamında yapılan diğer ihracatlar gümrük çıkışlarında sıkı bir şekilde denetlenmeli ve Dahilde İşleme Rejimi yeniden gözden geçirilmelidir.

“0” gümrüklü Teknik ve Sınai Amaçlı ayçiçeği tohumu yağı ile ikili anlaşmalar çerçevesinde Bosna Hersek’ten gelen rafine ayçiçeği tohumu yağı sektörde haksız rekabete sebep oluyor. Daha önceki yıllarda boya sanayinde soya yağı veya keten yağı kullanılırken gözetim fiyatından dolayı gümrük vergisinin aşırı artırıldığı son yıllarda, ayçiçek yağı kullanılması “0” gümrükle ayçiçeği yağı ithal edilmesi sektörümüz açısından düşündürücüdür. İkili anlaşma gereği Bosna Hersek’ten ithal edilen “0” gümrüklü rafine ayçiçeği yağının miktarı çok fazla olmasa da, piyasada fiyat dengesizliği yaratmakta, tüketici düşük fiyatı gördüğünde menşeine veya ithal amacına dikkat etmemektedir.

TAĞSİŞ SORUNU ACİL ÇÖZÜLMELİ

Sektörümüzün bir diğer önemli bir sorunu tağşiş (hileli karışım) son aylarda ciddi düzeyde arttı. Özellikle Türkiye’de en çok tüketilen bitkisel yağ olan, ayçiçeği yağı ile diğer yağlar arasındaki fiyat aralığının yükselmesi tağşişi yaygınlaştırdı.

Ayçiçeği ham yağının tonu 3.750 TL iken diğer bitkisel yağlardan soya yağı 2.300 TL, kanola yağı 3.100 TL’den satılıyor. Aspir Yağı daha da ucuz. Fiyat farklılıklarının yüksek olduğu dönemlerde tağşiş yapanların sayısı artıyor. Bu durum ise hem sektörde haksız rekabete neden oluyor hem de tüketici aldatılıyor. Tüketici aldatılıyor çünkü; ayçiçeği yağı diye karışım yağ satın alıyor ve karışımdaki ayçiçeği yağı oranı çok düştük seviyelerde oluyor.

Her ne kadar konuyla ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetim yapsa da, denetimler yetersiz kaldığını söyleyebiliriz, ayrıca verilen para cezaları çok düşük olduğu için caydırıcı değil.

Tağşiş yapan firmaya 14.469 TL para cezası uygulanıyor, oysa o firma piyasaya bir parti tağşişli mal sürdüğünde onun çok üzerinde para kazanıyor. Piyasada iki, üç defa para cezası verilen firmalar var.  Hatta bir firmaya 2015 Mart ayından bu tarafa 6 defa para cezası uygulanmış ancak söz konusu firmanın ayçiçek yağı raflarda satılıyor.

İnşallah Tarım Bakanlığı en kısa zamanda bu işe sahip çıkar. Tağşiş yapanları, insan sağlığı ile oynayanlara engel olur. Tabi sadece bununla da kalmamalı bu bir süreçtir. Bir üretici yanlış üretiyorsa ceza almalı ama bu cezalandırmada satan da vesile olmalı. Güzel bir laf vardır; “sahtekarla tamahkar anlaşır” diye. Biri sahtekar biri de tamah ediyorsa o da doğru değil.

TAĞŞİŞLE MÜCADELEDE KARARLIYIZ

BYSD olarak, tağşiş konusunda ciddi mücadele veriyoruz. Laboratuvar analizleri ile tağşiş yapanlar Bakanlığa bildirilmekte hatta Bakanlık tarafından para cezası verilen firmaları hakkında hukuk danışmanımız tarafından ayrıca suç duyurusunda bulunulmaktadır.

Tağşiş, ancak cezaların artırılması ve caydırıcı düzeye çıkarılması ile önlenebilir.

Dernek olarak çözüme dair görüşümüz net; tağşişte ısrar edenler ticaretten men edilmeli, yalnızca üretenlere değil, satanlara da cezai işlem uygulanmalı.

Bilinmeli ki; karışım olmayan ayçiçeği yağının fiyatından %20 ucuz yağ satılıyorsa satıcılar da tüketiciler de bilmeli ki bu yağ karışımdır. Ancak satıcılar bile bile bu tür malları satıyorlar, çünkü herhangi bir yaptırımı yok. Bu nedenle satıcılara da mutlaka bir müeyyide getirmek gerekiyor.

TAĞŞİŞ YAPANLAR İFŞA EDİLMELİ

Ayrıca bazı gıda maddelerinde hile ve tağşişler Bakanlık tarafından ifşa ediliyor. Sektör olarak bitkisel yağlarda tağşiş yapanların açıklanmasını istiyoruz.

Ancak bu yöntem bile tam çözüm değil. Maalesef ifşa olan firmalar yeni bir ürün ve şirket ile piyasaya çıkabiliyor. Cezaların mutlaka caydırıcı seviyeye çıkarılması gerekiyor.

RUSYA KRİZİ BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNÜ OLUMSUZ ETKİLEMEZ

Sektörümüz açısından Rusya, büyük çoğunluğu ham yağ olmak üzere hammadde ithal ettiğimiz ülkelerin başında geliyor. 2014 yılında 601 bin ton ayçiçeği ham yağı ithal edildi, karşılığında 875 milyon dolar ödendi. Yağlı tohumlu bitkiler genelinde ise (Ayçiçeği, Kolza, Aspir, Keten, Ketencik tohumu) 280 bin ton ithalat karşılığı Rusya’ya 137 milyon dolar ödendi.

2015 yılı 10 aylık döneminde ise 465 bin ton ayçiçeği ham yağı ithalatı karşılığı 627 milyon dolar ve 127 bin ton yağlı tohumlu bitkiler ithalatı karşılığı 54 milyon dolar ödendi. Sonuç olarak Rusya’ya yapılan ithalat karşılığında sektörümüz 2014 yılında 1 milyar dolar, 2015 yılı 10 ayında da 680 milyon dolar ödendi.

Toplam 40 milyon ton olan dünya ayçiçeği tohumu üretiminin yüzde 24’ü Rusya’da, yüzde 27’si Ukrayna’da geriye kalan kısmı da AB ülkeleri, Arjantin ve diğer ülkeler tarafından üretiliyor.

Rusya ile yaşanılan kriz nedeniyle ithalatta bir sorun çıkması halinde, sektörümüzün, ayçiçeği tohumu üretimi 15,5 milyon ton olan diğer ihracatçı Karadeniz ülkelerinden, başta Ukrayna olmak üzere, komşumuz Bulgaristan, Romanya ve Moldova’dan ihtiyacımız olan ayçiçeği ham yağı ve diğer bir hammadde olan yağlı tohum bitkisini temin etmesi mümkündür. Bu durum nakliye açısından da ülkemize külfet getirmeyecektir.

Rusya’ya bitkisel yağ ihracatı yapılmadığından krizin sektörümüze herhangi bir zararı da söz konusu olmayacaktır. Hatta, kriz nedeniyle önemli bir ihracatçı ülke olan Rusya Federasyonu Türkiye gibi önemli bir müşterisini kaybedecek ve bu krizden kendisi zarar görecektir diyebiliriz.

2016’DAN BEKLENTİMİZ

Sonuç olarak, bütün bu sıraladığım sorunlarımızın çözümü için 2016 yılında yağlı tohumlu bitkilerin stratejik ürün olarak kabul edilmesini ve üretimi artırmak için teşvik sistemleri alternatif ürünlere göre avantajlı duruma getirilmesini, bu suretle çiftçi yağlı tohum ekimini tercih etmesini bekliyoruz. Bu konudaki girişimlerimiz yeni yılda da her platformda devam edecektir.