“Var olan risklerin yanına, yeniden seçime gidilme ihtimali ve terörün neden olduğu politik riskler de eklendi”
TİSK’in Ekonomi Bülteni’nde, dünya ekonomisinin, Yunanistan, Çin ve Rusya kaynaklı riskleri göğüslemeye, mevcut kırılgan istikrarı korumaya çalıştığına da dikkat çekilerek, “Ancak bugün istikrarlı gibi görünen ülkeler dahi ya yüksek borçlanma ya da yüksek cari açık nedeniyle sorun yaşamaya adaydır. Özellikle ABD Merkez Bankası’nın (FED) politika faiz oranlarını yükseltmesi ile birlikte iç ve dış dengesi zayıf düşmüş ekonomiler, istikrarı sağlamakta zorlanacaklardır.Nitekim IMF, bu ayın sonuna doğru yayınladığı Dış Alem Raporunda Türkiye, Malezya ve Güney Afrika’nın rezervlerinin döviz cinsinden kısa vadeli borçlarına göre yetersiz olduğu ve bankacılık sektörünün buradan doğacak döviz riskini karşılamakta zorlanabileceği tespitini yapmıştır” ifadeleri kullanıldı. TİSK Bülteni’nde ayrıca şunlar kaydedildi:
Türkiye’de yılın ilk altı ayı sonunda ekonomiye sanayi üretimindeki düşüş ve dış dengedeki bozulmanın damga vurduğu belirtilen Bülten’de, sanayi üretimindeki ve ihracatındaki azalışı otomotiv sektöründeki işçilerinin iş bırakma eylemlerinin etkilediğine işaret edildi. Bültende şöyle denildi:
“Söz konusu yasa dışı iş bırakma eylemlerine maruz kalan firmalar, 2015 yılı içinde çok başarılı performans gösteren otomotiv ana ve yan sanayi firmaları olmuştur. Eylemler sadece üretimi değil, ihracatı da kesintiye uğratmıştır. Mayıs ayında otomotiv üretimi yüzde 13 azalırken, otomobil üretimindeki kayıp da 15 bin aracı bulmuştur. Mayıs’ta yaklaşık 25 bin araç ihraç edilememiş; otomotiv ihracatı yıllıkbazda yüzde 28, aylık bazda yüzde 30 azalmıştır. Ayrıca, eylemler nedeniyle duran üretim, ithal otomobillerin Nisan ayında yüzde 72 olan pazar payını yüzde 80’lik rekora taşımıştır. Otomotiv sektöründe ağır vasıtalar dâhil toplam pazar kaybı yüzde10’a çıkmıştır. Dolayısıyla, bu durum cari açığı da olumsuz yönde etkilemiştir.”
TİSK’in yaptığı hesaplamalara göre, 14 Mayıs – 4 Haziran dönemindeki eylemler, 12 işyerinde 32 bin 944 personelin çalışamamasına ve 236 bin 235 işgünü kaybına yol açtı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na göre, 2014 yılının tümünde grevler nedeniyle kaybedilen işgünü sayısının 365 bin 411 olduğu dikkate alındığında, yaklaşık üç hafta süren eylemlerin olumsuz etkisi daha net biçimde ortaya çıktı.
Bülten’de yer alan bilgilere göre, 2015 Mayıs ayında sanayi üretimi Nisan ayına göre hız kaybetti ve mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi yüzde 2,0 azaldı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 1,6 oranında azaldı ve endeks (2010=100 iken) 181,7’ye geriledi. Takvim etkisinden arındırılmış Sanayi Ciro Endeksi ise yıllık bazda yüzde 8,5 yükseldi. İmalat sanayinde Kapasite Kullanım Oranı, 2015 Temmuz ayında bir önceki aya göre 0,8 puan artarken, 2014 yılının aynı ayına göre 1 puan azaldı ve yüzde 75,9 düzeyinde gerçekleşti. Bu, 2013 yılı sonundan bu yana elde edilen en yüksek oran olarak kaydedildi.
- Türkiye’nin yüksek katma değerli ya da sermaye yoğun (yüksek teknoloji ürünü) mallar ihraç edememesi, ihracatı artırmayı engellemektedir.
- Türkiye son on yıldır ihraç ürünleri gamında değişiklik yapamamıştır.
- Türkiye benzer ürünleri ihraç eden ülkelerin baskısı altındadır. Örneğin tekstilde başta Çin, Uzak Doğu’nun baskısı ileri düzeylerdedir. Zaman içinde gelişmişlik düzeyi Türkiye’nin altında olan ülkeler de rekabet piyasasına girmektedir.
- En fazla ihraç ettiğimiz ürün olan otomotivde yurt içinde kalan katma değer düşüktür.
- Politik nedenle Türkiye’nin geleneksel ihracat pazarlarındaki konumu zayıflamıştır. Örneğin yılın ilk yarısında Kuzey Afrika’ya yapılan ihracat yüzde 15,8 azalmıştır.
Dış ticaretteki bu olumsuz tablonun cari açığa da yansıdığı anımsatılan Bülten’de, “Nitekim 2015 Mayıs ayında cari işlemler açığı, 2014 yılının aynı ayına göre 342 milyon dolar artarak 3 milyar 994 milyon dolara ulaşmıştır. Yıl bazında cari işlemler açığı da 44 milyar 687 milyon dolara yükselmiştir” denildi.
TİSK’in Temmuz ayı “Ekonomi Bülteni”nde, 2015 yılının ilk altı ayı itibariyle bütçe gerçekleşmelerinin, Hükümetin mali disipline büyük ölçüde bağlı kaldığını gösterdiği belirtilerek, “Haziran ayı merkezi yönetim bütçe sonuçları da bu düşüncemizi doğrular niteliktedir” denildi.
Maliye politikasında sağlanan istikrara rağmen siyasi ve ekonomik belirsizliklerin artmasının ekonomide güven ortamının geçen yıla göre zayıflamasına neden olduğu kaydedilen Bülten’de, şöyle devam edildi:
“Nitekim Tüketici Güven Endeksi, Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 2,7 oranında azalmış ve Haziran ayında 66,45 olan endeks Temmuz ayında 64,66’ya gerilemiştir. Reel Kesim Güven Endeksi ise Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 1,4 yükselmiş, fakat 2014’ün Temmuz ayına göre yüzde 3,5 düşmüştür. Ekonomik Güven Endeksine gelince, Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 4,8 oranında artarak 79,8 değerinden 83,6 değerine yükselmesine rağmen, 2014 yılı Temmuz ayına göre yüzde 7,2 azalmıştır. Beklentilerdeki bu istikrarsızlık enflasyon oranını olumsuz etkilemektedir.”
Bülten’de, geçen yıla göre daha düşük seyretmekle birlikte, enflasyon oranının istenilen düzeye çekilememesinin, döviz kuru artışlarına, belirsizliklere ve kurumsal düzenlemelerin zayıflığına bağlı olduğu vurgulanarak, “sanayi sektöründe KDV ve ÖTV oranlarının yüksekliği imalat sanayiinde fiyatların artmasına neden olmaktadır” ifadesi kullanıldı.
TCMB’nin uyguladığı sıkı para politikasına rağmen yılın üçüncü enflasyon raporunda 2015 yılı için beklenen enflasyon oranını yukarı doğru, yüzde 6,9’a çektiği de anımsatılan Bülten’de, “TCMB buna gerekçe olarak, tarım ürünleri fiyatlarındaki düşüşe rağmen çekirdek enflasyonun istenilen oranda düşmemesini göstermektedir.
TCMB çekirdek enflasyondaki yükselişi ise döviz kurlarındaki yükselişe bağlamaktadır. Ancak TCMB döviz kuru artışlarını neden engelleyemediği konusunda net değildir. Adeta örtük olarak hedef haline getirdiği finansal istikrardan vazgeçmiş gibidir. Bu durum döviz kuru artışlarının engellenmesinin daha da zorlaşacağını göstermektedir. Bu tabloya bakarak, hız kesmiş olsa da enflasyonun hala yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim TÜİK tarafından açıklanan dört farklı fiyat endeksindeki gerçekleşmeler bu düşüncemizi destekler niteliktedir” denildi.