Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, “Bürokrasi yorgun, kimse risk almıyor” dedi. Sektörde tağşiş sorununun giderek büyüdüğünü, bakanlık şikayet hatlarını bizzat aradığını anlatan Büyükhelvacıgil, “İhbar hattını arıyorum. Analiz yapın diye ürün veriyorum. Bana mail atıp ‘Firma bakanlık izniyle üretim yapmıştır’ diyorlar. Ben izinli mi diye sormuyorum ki. Herkes topu bir yerlere atıyor, hiçbiri sorumluluğu üzerine almıyor” dedi.
Yağda tağşiş (karışım-hile) yapanların ticaret yapmasını engelleyecek düzenleme için yeni kurulacak hükümete başvuruda bulunacaklarını söyledi. Suriye’ye ihraç edilmiş gibi gösterilen ürünlerin iç piyasaya sürüldüğünü belirten Büyükhelvacıgil, boya fabrikalarının hammadde olarak kullandığı yağların da sıfır gümrükle getirilerek iç piyasaya gıda maddesi olarak sürüldüğünü bildirdi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Büyükhelvacıgil, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.
►Uzun yıllar Konya Sanayi Odası Başkanlığı ve bir dönem de TSE Başkanlığı yaptınız. Öncelikle sanayinin genel durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Öncelikle genel bir tespit yapmak gerekiyor. Türkiye’de herkes her yerde her işi yapabiliyor. Gerçekten bu işe ihtiyaç var mı yok mu bilen yok. Kapasite fazlası eksikliği dikkate alınmıyor. Herkes birinden gördüğü işi yapabiliyor. Yıllardır Sanayi Bakanları sanayi stratejileri hazırlıyor ama daha ortada doğru dürüst bir sanayi envanteri yok. Sanayici vasfımız azaldı, 2013 yılında sanayinin milli gelire katkısı 2002’ye göre yüzde 13 daha azalmış. Sanayici inşaata kaydı ve yatırımlar istenilen düzeyde olmadı.
Yağ sektörüne gelince, ülkemizde yılda 1 milyon ton çekirdek üretebiliyorken, 8 milyon ton kırma kapasitemiz var. Bu kaynakları doğru kullanamamak demek. Bir da had safh ada olan kayıt dışılık önemli. Kayıt dışı ekonomide hesap soran da veren de olmuyor. Her iki ayakta hesap verebilir, sorabilir hale gelirse işler iyi olacak. Bu durum doğru çalışanlara zarar veriyor, merdivenaltı ile baş edemeyip sektörden çıkıyor veya işi küçültüyorlar.
►Yıllardır konuşulan tağşiş meselesi ne durumda?
Maalesef bu sorun giderek büyüyor. Ambalajda ayçiçek yağı yazıyor ama ürün ayçiçeği değil. Bunun denetiminde de yanlışlık var. Tağşiş yapanlar satış noktalarına denetimde istenmesi halinde verilmek üzere özel ürün gönderiyorlar. Yani hileli ürün satılmaya devam ediyor. Üstelik cezalar da caydırıcı değil, ilk yakalandığında 10 bin liradan başlıyor ve kademeli olarak artıyor. Oysa bunu yapanlar cezanın kat kat üstünde para zaten kazanıyor. Mevzuatta ürünün toplatılması hükmü olduğu halde uygulanmıyor. Avrupa’da bu kişilerin ticaret yapması engelleniyor.
►Peki normal üretim konusunda ne aşamadayız?
Türkiye’de hammadde yetersizliği var. 2.5 milyon ton çekirdek üretebiliyor olmamız lazım ama sadece 1 milyon tonda kalmışız. 10 milyon nüfuslu Bulgaristan’da 2.5 milyon ton çekirdek üretiliyor, Moldova, Romanya, Polonya, Ukrayna, Rusya 20 milyon ton üretiliyor. Bizde verimlilik sorunu da var. Yüzde 40’ın üzerini daha yeni yakalayabildik.
Destekleme politikaları da yeniden gözden geçirilmeli. Aspire 78 kuruş, ayçiçeğine 30 kuruş destek veriliyor. Aspir destekleme miktarı azaltılıp, ayçiçeğine daha çok destek verilmelidir. Ayçiçeğine 3 yıl üst üste verilecek destek üretim miktarını 2.5 milyon tona çıkarır. Bu anlattığım anlaşılmayacak bir şey de değil. Bunu yapamayınca da referans fiyatı devreye giriyor. Gözetim fiyatı devreye giriyor. Koruma uygulamaları yapılıyor. Aynı şekilde ihtiyacımızdan fazla buğday üretiyoruz. Bunun yerine arazilerin bir kısmında ayçiçeği üretimi desteklenebilir.
►Tağşiş dışında başka haksız rekabet unsurları var mı?
Boya fabrikaları yağ kullanıyor. Sıfır gümrükle getiriyorlar. Soya, aspir, ayçiçeği fark etmiyor. Atık yağları bile kullanabiliyorlar. Bu fark edilmiş ve 6 yıl önce tedbir alınınca kesilmiş ama 2014 yılında yeniden başladı. Fatura bitkisel yağ diye kesiliyor oysa sıfır gümrükle ayçiçeği ithal ediliyor. Bu da haksız rekabete yol açıyor. Kısacası boya sektörünün kapasitesi ile ithalat miktarı arasında çok büyük fark var.
Bir de Suriye ve Irak’a ihracat oluyor. Bu ülkelerin nüfusu ortada. Toplam 500 bin ton ihracatın 140 bin tonu Suriye’ye gönderilmiş. Çok büyük bir rakam, yetkililere sorduğunuzda Kızılay aracılığıyla gönderilmiş diyorlar. Oysa Kızılay sadece 170 ton yağ göndermiş. Bu kadar mal nasıl çıkıyor? Aslında ihraç etmiş gibi gösterip iç piyasaya sürüyorlar. Arkadaşlarımız da maalesef bunu alıyorlar.
Sektör başta kendi saygısını kazanmalı. Geçen hafta DÜNYA gazetesinde okudum, bir sektör temsilcisi gümrüklerin Ekonomi Bakanlığı’na bağlanmasını istiyordu. Gerçekten de doğru bir uygulama olur. Bir de Bosna Hersek’ten muafiyetle yağ geliyor. Yaptığımız araştırmaya göre bu yağ Bosna’da değil Sırp bir işadamının tesisinde üretilip Bosna’da millileştirilip bize getiriliyor.
►Tağşişe dönersek, ilgili bakanlıklar bunun farkında değil mi?
Tarım Bakanlığı’nın ALO 174 ihbar hattını arıyorum. Analiz yapın diye ürün veriyorum. Bana mail atıp “Firma bakanlık izniyle üretim yapmıştır” diye cevap veriyorlar. Ben izinli üretimi sormuyorum ki üretimin doğru yapılmadığını söylüyorum. İçinde ayçiçeği yağı olmadığını söylüyorum. Bürokrasi yorgun, bürokrasi risk almıyor. Herkes topu bir yerlere atıyor.
Bakanlıkların ilgili birimlerine gidiyoruz şikayet için, hiçbirisi sorumluluğu üzerine almıyor ve hepsi başka bir makama gönderiyor. Ben uzun yıllar Konya Sanayi Odası Başkanlığı yaptım, 30 yıldır iş aleminin içindeyim. Ancak maalesef daha piyasa gözetim denetim işini çözebilmiş durumda değiliz. İngiltere’de şikayet edilen ürünün fabrikasına gidilip şahit numune alınıyor. Sorun varsa toplam 1 ay içinde ürünün tamamı toplatılıyor, bu kişi hayatında bir daha üretim ve ticaret belgesi alamıyor. Bizde böyle bir uyulama olsa, bir daha tağşiş yapılabilir mi?
►Tarım Bakanlığı zaman zaman tağşiş listesi yayınlıyor….
Bakın bu konuda çok ilginç bir şey anlatayım. Listede yer alan firmalardan birisi aradım yanlışlık olup olmadığını sordum, bana yuvarlak cevaplar verdi. Daha sonra öğrendim ki o firma çevresine, ismi listede yayınlandıktan sonra iş hacminin daha da arttığını söylemiş.
►Bunların sağlığa zararı var mı?
Sağlığa zararlı değil ama insanları aldatmaya hakkınız yok. Aspir yağını ayçiçek yağı değil aspir yağı olarak sat ve haksız rekabet yaratma. Adalet yanlış yapanlar için var, tekrar ediyorum bunu yapanlar hemen kapatılmalı. Yaptırımların artırılması konusunda, yeni dönemde siyasilerle bağlantı kurup işbirliği yapacağız, mevzuat değişikliği isteyeceğiz. Bakın sanayinin yapısı da değişiyor. Koskoca firmalar enerjiye inşaata yöneldiler.
Tarım Bakanlığı, ürün barkod okuma sistemi getirdi. O ürünün nerede üretildiğine ilişkin, bunu denetliyor. Bu da sorunu çözmüyor. Bu sistemde ambalajın içi denetlenemiyor ki. Ayçiçeği yazan ambalajın içinde başka bir şey varsa, barkod okumanın ne anlamı var?
►Hammadde sıkıntısından bahsediyorsunuz. Bu konuda sanayiciler bir şey yapıyor mu?
Bir ay önce Trakya’daydık. Bütün büyük üretici birlikleriyle bir araya geldik. Akademisyenlerle de bir araya gelerek üretim planlaması konusunda çalışmalar yapacağız. Toplamda 2.5 milyon ton ihtiyacımız var. Biz daha önce açıkladığım gibi, bunun karşılanabilmesi için hangi destekleme unsurları kullanılabilir, bunu belirleyip siyasilere rapor olarak sunacağız. Raporun hazırlığına başladık.
“Destek verilirse cari açıkta tablo tersine döner”
► Yağ dış ticaretinde durumumuz nedir?
Bugün bitkisel yağ sektörü 4 milyar dolara yakın ithalat yapıyor. İhracatımız ise büyük çoğunluğu Irak olmak üzere 1 milyar dolar civarında. Bizim önerilerimizin kabul edilip gerekli desteğin verilmesi halinde, bu tablo kolaylıkla tersine dönebilir. Bakın daha hiç konuşamadık, zeytinyağında da durum aynı. Bazı sanayici ve üreticiler de fiyat yükseleceği beklentisiyle ellerinde mal tutuyorlar ve ürün fiyatı 20 liraya yükseldi. Zeytin işiyle zevk için uğraşan zengin aileler de bu işi ticarete döktüler, ellerinde mal tutuyorlar. Zeytinyağına da soya, aspir karıştırıp satanlar var.